İçindekiler
Tüp Bebek Nedir
Tüp bebek tedavisi, normal olarak çocuk sahibi olamayan çiftlerin çocuk sahibi olabilmeleri için uygulanan bir tedavi yöntemidir. Günümüzde normal olarak gebe kalamayan birçok kadın tüp bebek yöntemi ile gebelik şansı yakalamakta ve çocuk sahibi olabilmektedir. Tüp bebek nedir sorsuna basit olarak cevap verirsek; erkekten alınan sperm ile kadından alınan yumurtanın laboratuvar ortamında döllenerek embriyo gelişiminin sağlanması ve sonrasında embriyonun kadın rahmine yerleştirilmesidir.
Günümüzde çok tercih edilen bir yöntem olan tüp bebek tedavisinin başarılı olmasına etki eden birçok etken vardır. Bunların başında tecrübeli bir ekip ve tüp bebek merkezi seçimi ve anne adayının yaşı gelmektedir. Yazımızın devamında tüp bebek merkezi seçiminde dikkat edilmesi gerekenler, tüp bebek riskleri ve başarılı bir tüp bebek tedavisi için önemli bilgiler derlenmiştir.
Tüp Bebek Merkezi
Tüp bebek çalışmalarında başarılı olmak açısından yalnızca uygulanan teknikler veya kullanılan ilaçlar yeterli değildir. Seçilen tüp bebek yöntemi ve anne adayına verilen ilaçların önemi yadsınamaz, ancak yine de bu çalışmaların başarısında tüp bebek merkezi de, bir yandan sahip olduğu tekonolojik cihazlar ve donanımlar, bir yandan da kadrosundaki eğitimli ve deneyimli çalışanlar açısından çok önemli bir paya sahiptir. Yetersiz ve başarısız bir tüp bebek merkezi daha ilk adımda beklentinin önünde büyük bir engeldir. Seçilecek tüp merkezine herşeyden önce güvenmek gerekmektedir. Bu yüzden karar vermeden önce araştırma yapılmanın faydaları vardır ve güven duyulacak bir tüp bebek merkezi seçilmelidir. Ancak bu koşulda eşler tüp bebek sürecini stres yaşamadan geçirebilir ve başarılı sonuçlar alınabilir. Yorucu ve çaba gerektiren tüp bebek tedavisinde baştan tüp bebek merkezi seçimi doğru yapılırsa, başarılı bir tedavi açısından doğru adım atılmış olacaktır.
Anne ve baba adayları tüp bebek merkezi seçimi sırasında aşağıda sayılan konularda kafalarında soru işareti bırakmamalıdır:
- Eğer tüp bebek merkezi uzun süredir bu alanda hizmet veriyorsa, rakiplerine göre bir adım önde olmalıdır. Yeni açılan merkezler teknolojik olarak donanımlı olsalar da deneyim olarak yetersiz kalabilir.
- Tüp bebek merkezinin başarı oranı önemli bir göstergedir. Tüp bebek tedavisi ile elde edilen gebelik oranı, merkezin başarısını gösterir. Ancak bu kriteri anne adylarının yaş gruplarına bağlı olarak değerlendirmek gerekir. Bunun yanında gebelik derken neyin kastedildiği de önemlidir. Yapılan kan testlerinin pozitif çıkması gebelik sayılmamalıdır. Ultrason ile yapılan muayenede gebeliğin görünmesi ya da daha doğrusu canlı doğumların olması başarılı gebelik sayılmalıdır.
- Tüp bebek merkezlerinde tedavinin başarılı kabul edilmesi açısından laboratuvarda döllenme başarı oranlarına da bakılmalıdır. Bu oranın yüzde 80’in üzerinde olması durumunda tüp bebek merkezi başarılı kabul edilir.
- Çocuk sahibi olmak isteyen eşler, embriyonun, yani döllenmiş yumurtanın saklanmasını istiyorlarsa, dondurulma işlemine ihtiyaç bulunmaktadır. Tüp bebek merkezi bu işlemi yapabilecek kapasitede olmalıdır. Bu yüzden merkezin, dondurulan ve çözdürülen embriyolar konusunda ne kadar başarılı olduğu da araştırılmalıdır.
- Tüp bebek merkezi, en son teknolojiye uygun cihazlar ve donanımlara sahip olduğu ölçüde başarılı olabilir. Çalışanlar ne kadar eğitimli ve başarılı olurlarsa olsunlar bu konuda merkez yetersizse başarı oranı da düşecektir.
- Tüp bebek merkezinde çalışan doktorların, embriyologların, laboratuvar çalışanlarının, kısaca ekibin eğitimli ve deneyimli olmaları son derece önemlidir. Bu defa merkez teknolojik olarak ne kadar ileri olursa olsun bunları kullanacak çalışanlar yetersiz ise yine başarı beklemek hayal olur.
- Tüp bebek merkezi ayrıca bir genetik laboratuvarına sahipse veya böyle bir laboratuvar ile anlaşması varsa, bu elbette bu merkez için artı değerdir.
- Tüp bebek merkezinin ilgili kalite standartlarına uygun faaliyet göstermesi ve bu kalite belgelerini almış olması da önemli bir konudur. Ayrıca tedaviyi yürütecek olan merkezin Sağlık Bakanlığı’ndan onay almış olması da gerekmektedir. Bu koşullara uymayan merkezlerden mümkün olduğunca uzak durmak gerekmektedir. Bu kadar yaşamsal bir konuda bile kaçak çalışan merkezlerin olduğu unutulmamalıdır.
- Son bir nokta, tüp bebek merkezinin eşlere tedavi konusunda yeterli bilgiler verip vermediğidir. Merkez, tüp bebek tedavisi konusunda sürecin nasıl işleyeceğini, ne kadar süre alacağını, risklerin neler olduğunu ve ne tür önlemler alınacağını ayrıntılı olarak anne ve baba adaylarına açıklamalıdır. Yani eşler önceden herşeyi bilmek zorundadır.
Bu konular araştırılmadan ve emin olunmadan adım atmak doğru değildir. Bu arada bu merkezde tedavi gören başka eşlerin önerileri ve görüşleri de mümkün olduğunca sorgulanmalıdır. (Ayrıca bknz: adet gecikmesi neden olur)
Tüp Bebek Kaç Kere Denenmeli
Tüp bebek çalışmalarında yüzde yüz başarı elde edilir diye bir gerçek yoktur. Birçok sağlık tedavisinde de bu geçerli. Önemli olan, olası risklerin farkında olmak, riske girmemek için önlemler almak ve uzmanların önerileri doğrultusunda doğru adımları atmaktır.
Tüp bebek çalışmalarının başarılı olup olmamasında en önemli faktör, anne adayının yaşıdır. İleri yaşlarda, yaşa bağlı olarak yumurtlama fonksiyonları zayıflamakta ve yumurtaların genetik yapısında bozulmalar olmaktadır. Bu ise başarı ihtimalini düşürmektedir. Bu yüzden uzmanlara göre ileri yaşlardaki anne adaylarında eğer tedaviye olumlu yanıt alınamıyorsa, daha fazla denemek yanlıştır. Ama anne adayı genç ise, başarısız denemelerde, hemen tedaviye son verilmemekte ya da farklı bir tedavi yöntemine geçilmektedir.
Günümüzde tıbbın ve teknolojinin bütün imkanlarını kullanan birçok tüp bebek tedavisi merkezi, eğer anne adayı 35 yaşın altında ise, tedavi yöntemi doğru uygulanmışsa ve her şey beklendiği şekilde yolunda gitmişse, başarılı olma ihtimali yüzde 60’lara ulaşmaktadır. Bunun aksine, anne adayı 35 yaşından büyükse başarılı olma ihtimali yüzde 40’lara kadar düşmektedir. Eğer anne adayı 40 yaşın üzerindeyse başarılı olma ihtimali yüzde 20 bile olamamaktadır. Daha ileri yaşlarda ise zaten başarılı olma ihtimali hiç yoktur.
Uygulamalara bakılırsa, başarısızlıkla sonuçlanan bir tüp bebek çalışması arkasından yapılacak denemelerde başarılı olma ihtimali giderek azalmaktadır. Ama tüp bebek merkezi eğer başarsız olmanın nedenlerini araştırıyor ve bundan sonuç çıkarıyorsa ve buna göre atılacak adımlara doğru karar veriyorsa, bu durumda başarı olma ihtimali yükselmektedir.
Ancak unutmamak gerekir ki, tüp bebek merkezi tarafından yapılan bu çalışmaların bir maliyeti var. Denemelere devam kararında çocuk sahibi olmak isteyen çiftin maddi imkanları önemlidir. Bunun dışında anne adayının yaşı da ilerlemektedir. Bu da devam kararında önmeli bir noktadır.
Genel olarak tüp bebek tedavilerinde anne adayının yaşı 30’un altında ise, en fazla üç denemede başarılı olma ihtimali çok yüksektir. Ama 30’dan büyükse başarılı olma ihtimali gittikçe düşmektedir. Uzmanların görüşlerine göre genelde altı veya yedi defa denenen ve başarılı olunmayan tüp bebek tedavisi çalışmalarında artık bir son veremek gerekmektedir. Ancak çok fazla deneme sonrasında nadiren gebelik oluştuğu durumlar da yok değildir.
Üst üste yapılacak tüp bebek denemeleri, neticede hem anne hem de baba adayında ruhsal bunalım yaratabilir. Yaşanacak moral çöküntüleri ve hayal kırıklıkları da tedavinin devamında bir sorundur. Psikolojik olarak da değerlendirilen bu süreçte eşlerin birbirlerine karşı hoşgürülü ve yardımcı olmaları gerekmektedir. Bu yüzden tekrarlanan tüp bebek çalışmaları arasında ne kadar beklenmeli sorusunun cevabı bir ölçüde bu ruhsal duruma da bağlıdır.
Teorik olarak tüp bebek tedavisi tekrarlanma sayısı konusunda bir sayı tespit edilmiş değildir. Genel kabul gören bir sayı yoktur. Her başarısız deneme bir sonraki için ipuçları taşımaktadır. Bu ipuçlarının iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Uzmanlar bir sonraki uygulama için en azından bir ay beklenmesi gerektiğini söylemektedir. Bu süre büyük ölçüde anne ve baba adaylarının fiziksel olarak rahatlaması ve eşlerin ruhsal olarak hazırlanması yönünden yararalıdır. Yine de mutlaka bir ay beklenmeli diye bir kriter yoktur. Anne adayının yaşına ve elbette maddi koşullara bağlı olarak hemen bir sonraki çalışma da başlatılabilir.
Tüp Bebek Riskleri
Tüp bebek tedavisi uzun soluklu bir iştir. Çeşitli aşamaları bulunmaktadır ve kısa sürede sonuç alınmayabilir. Sürecin çeşitli aşamalarında her zaman problemlerle karşılaşmak mümkündür. Bir yandan uygulanan tüp bebek tedavisi yöntemi, bir yandan da kullanılan ilaçlar yüzünden bir takım riskler ortaya çıkabilir. Ancak bu durum zaten herhangi bir hastalık tedavi edilirken de yaşanabilecek bir durumdur. Önemli olan bu riskleri bilmek ve bilerek yola çıkmaktır. Tedavinin başarılı olması, biraz da bu bakımdan hazırlıklı olmaya bağlıdır. Olası tüp bebek riskleri:
- En fazla karşılaşılan risk, çoğul gebelik riskidir. Anne adayı ikiz veya daha fazla sayıda bebek dünyaya getirebilir. Çoğul gebelik durumunda en büyük tehlike düşük yapma ihtimalidir. Bazı durumlarda da erken doğum olmaktadır. Bunun yanı sıra çoğul gebeliğin anne adayının sağlığında olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Örneğin, şeker hastalığına yol açabilir, yüksek kan basıncı yaratabilir ve bu yüzden ciddi kanamalar yaşanabilir. Tüp bebek yöntemi ile gebe kalan anne adaylarında, normal koşullara göre daha fazla çoğul gebeliğe rastlanmaktadır.
- Nadiren kullanılan ilaçlar bulantı yapar ve anne adayları bulantıya ne iyi gelir sorusuna cevap aramaktadır.
- Tüp bebek yöntemi uygulanırken bazı ilaçlar tedaviye yanıt vermeyebilir ya da olumsuz etkiler yaratabilir. Bazı anne adaylarında ilaçlar yüzünden fazla miktarda yumurta ve kistler oluşmaktadır. Ancak bu durum başka ilaç tedavisinde gerek kalmadan genelde zaman içinde kendiliğinden düzelmektedir.
- Uygulanan tedaviye rağmen anne adayında gerekli sayıda yumurta oluşmayabilir. Genel olarak anne adayının yaşı büyükse veya yumurtalık rezervleri kötü durumdaysa bu durumla karşılaşılmaktadır. Böyle bir durum ortaya çıktığı zaman tedavi iptal edilmektedir.
- Genelde anne adayı uyutularak yumurta toplama işlemi yapılmaktadır. Çok sık rastlanmasa da, yumurtalar ince ve uzun bir iğne yardımı ile toplanırken damarlarda veya yumurtalıklarda kanamaya neden olunabilir. Ancak çok ciddi bir problem değildir.
- Yumurta oluşumu için anne adayına verilen ilaçlara bazen yumurtalıklar aşırı tepki verir ve çok fazla ısınma olur. Bu durum tedaviyi riske sokmaktadır. Anne adayının sağlığını riske atmamak için bu durum mutlaka önemsenmektedir.
- Döllenme işlemindeki başarısızlıklar da bir başka tüp bebek riskidir. Anne adayından alınan yumurtalar ile baba adayından alınan spermler birleştirilmesine rağmen döllenme olmayabilir. Genelde anne adayının yaşı ileri ise, veya yumurtalık kalitesi kötü ise ya da erkeğin spermlerinde sorun varsa böyle bir durum ile karşılaşılmaktadır.
- Döllenme sağlanmasına rağmen bazen embriyolar anne rahmine tutunamayabilir. Anne adayının rahim iç duvarı iyi gelişmemişse veya embriyo kalitesi kötü ise ya da tüplerde fazla sıvı birikmişse bu problem yaşanır.
- Embriyo transferi sırasında hafif bir ağrı veya kanama olabilir. Ancak bu durumla çok sık karşılaşılmaz.
- Esas olarak anne adayı 40 yaşın üzerindeyse iki embriyo transferi yapılır. Tüp bebek tedavisinde yaş önemli bir kriterdir. 40 yaşın altında olan anne adaylarına sadece bir embriyo transferi yapılmaktadır.
- Tüp bebek yönteminde düşük riski, normal gebelikten farklı değildir. Ancak tüp bebek tedavilerinde dış gebelik riski genelde yüksektir.
- Kanıtlanmış olmasa da tedavide kullanılan ilaçların ileride yumurtalık kanserine neden olma riski bulunmaktadır.
- Tedavi sırasında verilen hormon ilaçlarına vücut fazla tepki gösterebilir ve buna bağlı olarak vücutta östrojen hormonu seviyesi yükselebilir. Bu durumda yumurtalıklarda aşırı büyüme ve karın ağrısı gözlenir. Uzmanlar dinlenme ve bol sıvı alımı ile bu durumun üstesinden gelineceğini söylemektedir.
Netice olarak tüp bebek tedavisi, beraberinde bir takım riskler taşımaktadır. Bu durumlarda ya tedaviye son verilmekte ya da yeni bir tedavi programına karar verilmektedir.
Tüp Bebek Tedavi Sürecinde Stresin Etkisi
Tüp bebek tedavine karar vermek basit çok kolay değildir. Herşeyden önce zihinsel olarak hazırlıklı olmak gerekir. Bu yoldan çocuk sahibi olmak oldukça çaba gerektiren, zahmetli bir iştir. Uzun soluklu bir yolculuk olacağı için de, sonradan sonuçları ne olursa olsun eşlerin sabırlı olmaları, morallerini bozmamaları ve birbirlerine karşı her zaman hoşgörülü olmaları gerekmektedir.
Beklenti büyüktür, ancak sonradan hayal kırıklıkları yaşamamak için eşlerin bu beklentilerini makul düzeyde tutmaları gerekmektedir. Süreç boyunca mutlaka can sıkıcı durumlar, yolunda gitmeyen işler ve üzüntüler olacaktır. Üstelik bir noktada belki tedaviye son vermek zorunda da kalınabilir. Belki umutlar tükeneceği anlar olacak, belki de hiç bir problem yaşanmadan mutlu sona ulaşılacaktır. Elbbete ki bunları baştan bilmek mümkün değildir. Bu yüzden de mantıklı olmak ve sonuçları kabul etmek, aklın dediğine kulak vermek ve sağduyuyu elden bırakmamak gerekmektedir. Tüp bebek tedavisinin sağlıklı yürümesi açısından bu hareket tarzı çok önemlidir. Ancak bu yapılamıyorsa stres yaşanıyor demektir ve stres bu tedavinin en büyük düşmanıdır.
Tüp bebek tedavisi yöntemi, gebeliğin sağlanmasında en etkili yöntemdir ama bir mucize beklenmemelidir. Bilindiği gibi bu yöntemde başarı oranı yüzde 50’lerdedir. Bu nedenle stresi yok etmek gerekmektedir. Stresi yok edecek kesin bir yöntem ise ne yazık ki bulunmamaktadır. Yine de anne ve baba adaylarına önerilebilecek birkaç yararlı nokta yok değil. İşte tüp bebek düşünen çiftler için birkaç öneri:
- Eşler çocuk edinme konusunda aynı fikirde olmalılar ve kendilerini zihinsel olarak hazır hissetmeliler.
- Tedavinin her aşamasında akla takılan bir konu olursa etraftan doğru yanlış bilgiler edinmek yerine, doğrudan tedaviyi yürüten doktorlardan bilgi almalılar. Tüp bebek konusunda yeterli bilgisi olmayan eşlerin daha fazla endişelenmeleri ve stres yaratmaları kaçınılmaz olur.
- Eşler birbirlerine karşı her zaman hoşgörülü ve anlayışlı olmalılar.
- Eğer eşler sabırsızlıklarının önüne geçemiyorlarsa, rahatlatıcı başka tekniklerinden yararlanabilirler (örneğin yoga veya meditasyon gibi).
- Her iki eş de kahve, sigara ve kola gibi kafein ve nikotin içeren alışkanlıklardan uzak durmalılar.
- Eşler bir uzman gözetiminde spor yapmalı, buna imkan bulamıyorlarsa en azından hergün 15-20 dakika yürüyüş yapmalılar.
- Çok gerekli durumlarda stres ile başetme konusunda uzman bir psikologdan yardım istememeliler.
- Son yıllarda stresi yenmede bir yöntem olarak akupunktur tedavisi de uygulanmaktadır. Bilimsel açıdan da bu tedavi şeklinin olumlu etkileri tesbit edilmiştir.
- Eşler sadece kendileri aralarında değil, aileleri ile de uyum içinde olmalılar. Aileden hiçbir şekilde neden çocuğunuz olmuyor şeklinde beklentiler dile getirilmemeli ve baskı yapılmamalıdır.
Yukarıda anlatılan konular tüp bebek tedavisine başlamadan ya da tedavi boyunca stresin yarattığı olumsuz etkiler ile ilgilidir. Ancak stresin bir de asıl kısırlığa neden olan etkileri bulunmaktadır. Anne adayınının yumurtalıklarında, tüplerinde veya rahminde ortaya çıkan bozuklukların önemli bir nedeni strestir. Stres, insan yaşamında nasıl birçok rahatsızlığa yol açıyorsa, anne adayında yumutlamanın sağlıklı olmamasına, kaliteli yumurta üretememesine, kanalların yumurtaların rahime düşmesine engel olmasına, döllenme foksiyonunun çalışmamasına ya da döllenme sonrası embriyonun tutunamamasına da neden olabilmektedir.
Tüp bebek tedavisi aşamalarında stresin yükselmesine neden olan durumlar, üstüste başarısız denemeler yaşanması, kaliteli yumurta elde edilememesi, döllenmiş yumurtanın transfer edilememesi ya da tedavinin cevap vermemesi yüzünden tüp bebek çalışmalarından vazgeçilmesidir.
Günümüzde stres ile üreme sistemleri arasındaki ilişki, bilimsel olarak da ele alınmakta ve gerekli durumlarda psikolojik yardım sağlanarak gebelik olasılığının arttıralacağı kabul edilmektedir. Kısaca stresten uzak durmak herşeyden önce sağlıklı olmak açısından önemlidir.
Tüp Bebek Tedavi Sürecinde Spor Aktivitelerinin Etkisi
Anne adayları tüp bebek tedavisi boyunca hareketlerine mutlaka dikkat etmek zorundadır. Özellikle spor yaparken ani harketlerden kaçınmalı ve hassas olmalıdır. Bu yüzden anne adayları, tüp bebek tedavi sürecinin farklı aşamalarında farklı spor aktivitelerini bir program dahilinde yapmak zorundadır.
Tük bebek tedavisinde embriyo transferi yapıldıktan sonraki süreçte embriyonun rahime tutunması önemli bir aşamadır. Bu aşamada anne adaylarının spor yapmamaları istenmektedir. Spor aktiviteleri sırasında yapılacak yanlış bir hareket sürece zarar verebilir. Tedavinin bu en dikkatli olunması gereken aşamasında mümkün olduğu kadar anne adayının hareket etmemesi veya hareketlerini en düşük düzeyde tutması gerekmektedir. Bu süreçte spordan uzak durmak kadar yolculuk bile yapılmaması önerilmektedir. Bu tür hareketler başarılı bir tüp bebek tedavisini zora sokacak davranışlardır. Spor sırasında anne adayının kendini zorlaması düşük yapma riskini arttırmaktadır.
Elbette tüp bebek tedavisi başlamadan önce yapılacak düzenli spor hareketlerinin, anne adayının kas ve sinir sistemini güçlendirmek ve vücudun dinç olmasını sağlamak bakımından yararları bulunmaktadır. Ancak embriyo transferi yapıldıktan sonra bu hareketlere ara vermek gerekiyor.
Embriyonun rahime tutunacağı kritik süreç atlatıldıktan ve gebelik durumu kesinlik kazandıktan sonra, spor aktivitelerine ancak tedaviyi uygulayan doktorun önerileri doğrultusunda devam edilebilir. Çünkü gebelik sürecinde yapılacak spor çalışmalarının yararı büyüktür.
Spor aktiviteleri konusunda anne adaylarının fiziksel özellikleri de önemli bir noktadır. Gebeliğin devamını etkileyecek riskli durumlar varsa, doktor egzersiz yapılmasına izin vermeyebilir. Genel olarak gebeliğin üçüncü ayından sonra spor hareketlerine izin verilmektedir. Anne adaylarının spor yapmaları şu bakımlardan gereklidir:
- Gebelik sürecinde ortaya çıkan duruş ve vücut şekil bozukluklarını giderir
- Anne adayının beklenen düzeyde kilo almasını sağlar
- Gebeliğin ileri aşamalarında bel ve sırt ağrılarını azaltır
- Olması muhtemel şişlik ve ödemlerin önüne geçer
- Anne adayının kendine olan güvenini yükseltir
- Ruhsal ve fiziksel olarak kendini daha iyi hissetmesini sağlar
- Daha rahat uyuma imkanı kazandıır
- Doğumun sorunsuz gerçekleşmesini sağlar
- Doğum sonrasında anne vücudunun daha kolay toparlanmasını sağlar
Hamilelik döneminde doktor kontrolünde ve belli bir program dahilinde egzersizlerin düzenli olarak yapılması gerekmektedir. Gelişi güzel egzersiz veya spor hareketleri yapmak, bazen yapıp bazen yapmamak, ya da ara vermek beklenen yararı sağlamadığı gibi anne adayına zarar da verebilir.
Doktorlar genelde haftada en az üç gün veya iki günde bir düzenli egzersiz yapılmasını önermektedir. Egzersiz süresi yarım saati geçmemeli ve bu sırada aşırı terleme, nefes nefese kalma, bitkin olma veya yüksek kalp çarpıntısı gibi durumlara izin verilmemelidir. Ayrıca bisiklet, ağırlık, at binme, dağcılık veya dalış gibi sporlar hiç bir zaman yapılmamalıdır.Basketbol, voleybol veya tenis gibi sporlardan da kaçınılmalıdır.
Aslına bakılırsa tüp bebek sürecinde yapılacak en uygun, en kolay ve en tehlikesiz spor yürüyüştür. Yürüyüşün süresi ve temposu doktorun görüşüne göre tespit edilmelidir. Herşeye rağmen anne adayının fazla güç harcamadan ve kendisini fazla yormadan her gün yapacağı yarım saatlik bir yürüyüş en güzelidir. Bu tür yürüyüşler gebeliğin her aşamında yapılabilir. Koşu ise tamamen doktorun iznine bağlıdır. Bu arada yüzme gebelik boyunca yapılacak en güzel spordur.
Tüp Bebek Tedavi Sürecinde Yolculukların Etkisi
Uçak yolculukları gebe bayanların en fazla endişe duydukları ulaşım şeklidir. Bu endişe, tüp bebek tedavisi gören anne adaylarında bir kata daha fazladır. Normal olarak doğa koşullarında deniz seviyesinden yukarılara doğru çıkıldığı zaman atmosfer basıncı ve oksijen seviyesi düşmeye başlar. Ancak teknolojik olarak uçaklarda kabin basıncı ve oksijen seviyesi, dış hava koşullarından bağımsız olarak insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde dengelenmektedir. Buna rağmen anne adayları açısından zaman zaman istenmeyen durumlar yaşanmıyor değil.
Uzmanların açıklamalarına göre, aksine tıbbi bir problem olmadığı takdirde, anne adaylarının gebeliklerinin sekizinci ayına kadar (36. haftasına kadar) uçak yolculuğu yapmalarında bir sakınca bulunmamaktadır.
Ancak yabancı bir havayolu şirketi, gebeliklerinin ilk üç ayında uçuşlara devam eden hostesler üzerinde bir araştırma yapmış ve düşük yapma oranında yüzde 30 artış tespit etmiştir. Bir başka araştırmada ise, ilk defa gebe kalan ve çok sayıda uçuş yapan anne adaylarında erken doğum riskinin arttığı ortaya çıkarılmıştır. Bu yüzden birçok uluslararası havayolu şirketi, hamile olan uçuş görevlilerinin çalışmasına izin vermemektedir.
Uçak yolculuklarında anne adaylarını tehdit eden en büyük tehlike vücutlarında olacak sıvı kaybıdır. Uçağın içindeki nem oranı genelde yüzde 10-20 civarında daha düşüktür ve kuru hava, hissedilmese de sıvı kaybına neden olmaktadır. Normal insan vücudu bu koşula kolayca uyum sağlarken anne adaylarından aynı şeyi beklemek mümkün değildir. Bu yüzden gebe bayanların uçuş sırasında daha fazla su tüketmeleri önerilmektedir.
Özellikle uzun uçuşlarda uzun süre oturmak ve hareketsiz kalmak, sağlıklı insanları bile etkilerken, bu durum anne adayları için ciddi bir tehlikedir. Uzun süreli hareketsizlik, bacaklarda ve dizlerde baskı oluşturmakta ve kan yoğunluğunu arttırmaktadır. Bu ise toplardamarlarda pıhtı oluşma riski demektir. Gebelik döneminde kan pıhtılaşma riski zaten bulunduğu için, uzun uçak yolculukları bu riski riski yükseltmektedir. Yine uzmanlar, gebe bayanların uçak içinde kısa sürelerle dolaşmalarını ve hareket etmelerini önermektedir.
Özel bir tedavi yöntemi olan tüp bebek yöntemi uygulanan anne adaylarının uçak yolculuklarına çıkmaları gerekiyorsa, önceden doktorlarla görüşmeleri gerekmektedir. Tedaviyi gerçekleştiren doktor yolculuk yapılmasını uygun görüyorsa uçak yolculuğu yapılmalıdır. Gebeliğin oluşması ve gelişmesi sürecinde doktorlar uçak yolculuklarını bir süre yasaklayabilirler. Genel olarak embriyo transferinden 3-4 gün sonra uzun yolculuklara çıkmaya izin verilmektedir.
Tüp bebek tedavi sürecinde hemen müdahale etmenin gerekeceği durumlarda anne adaylarının uçak yolculuğu yapmalarına izin verilmemektedir. Bu durumlar şu şekilde sıralanabilir:
- Düşük yapma riski varsa (genelde bu durumda kanama olur)
- Erken doğum yapma ihtimali varsa
- Anne adayında yüksek tansiyon, şeker rahatsızlığı veya kansızlık varsa
- Plasenta sorunları yaşanıyorsa
- Bebek anne rahminde yavaş gelişiyorsa
Bu konuyu kapatırken, bütün anne adaylarının uyması gereken, ancak tüp bebek çalışmaları yapılan anne adaylarının daha fazla dikkat etmeleri gereken birkaç konuyu daha açıklayalım:
- Havayolu şirketleri genelde 28-36 hafta arası gebe bayanları uçağa almamaktadır. Bu nedenle uçakla yolculuk yapılacaksa şirketin uçuş kurallarını öğrenmek gerekir.
- Havayolu şirketlerinin bir kısmı ise 28 haftanın üzerinde gebe bayanları uçağa almak için, uçakla yolculuk yapmaya engel bir durum olmadığı gösteren doktor raporu istemektedir.
- Koltukta hep aynı şekilde oturmamak, ara sıra oturuş şeklini değiştirmek ve otururken bacak kaslarını çalıştıracak egzersizler yapmak gerekmektedir. Havayolu şirketlerinin dergilerinde buna yönelik egzersiz önerileri bulunmaktadır.
- Uçakta mutlaka koridor tarafında oturmak ve sık aralıklarla yürüyüş yapmak gerekmektedir.
- Yolculuk için mutlaka rahat giysiler kullanılmalı ve çok su içilmelidir.
- Otururken emniyet kemelerini bağlı tutmak gerekmektedir. Ani hava boşlukları ile karşılaşmak anne adayları için zararlı olabilir.
Tüp Bebek Tedavi Sürecinde Kahvenin Etkisi
Uzmanlara göre tüp bebek çalışmalarında anne adaylarının fazla kahve tüketmelerinin, başarıyı olumsuz etkileyen bir yönü bulunmaktadır. Son yıllarda kahvenin ve kafeinin kadınların doğurma yetenekleri üzerindeki etkileri çokça araştırılmakta ve tartışmalı sonuçlar ortaya konmaktadır.
Örneğin Danimarka’da bir üniversite hastanesi tarafından yapılan bir araştırma sonuçlarına göre anne adayları eğer çok fazla kahve tüketiyorsa, bu durum tüp bebek çalışmalarındaki başarı ihtimalini düşürmektedir. Bu durum neredeyse sigaranın yarattığı zararlara eşdeğerdir. O zaman anne adayları en fazla ne kadar kahve içmelidir ki, tüp bebek çalışmaları bundan zarar görmesin?
Yukarıda sözü edilen araştırma, dört bine yakın anne adayı üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bu anne adaylarından yüzde 5’i günde beş fincan kahve içtiğini söylemiştir. Bu gruba giren anne adaylarının gebe kalma oranlarının yüzde 50, canlı doğum yapma oranlarının ise yüzde 40 olduğu görülmüştür. Bu sonuçları dikkate alan uzmanlar anne adaylarının günde beş fincandan fazla kahve içmemesi gerektiğini söylemişlerdir.
Bu konuda İngiltere’de yapılan bir araştırma sonuçlarına göre de, hamile kalmak isteyen anne adaylarının ve hamile olan anne adaylarının, günde en fazla 200 mg kahve tüketmeleri zararlı bulunmamıştır. Bu miktar en fazla dört fincan kahveye eşdeğerdir.
Bir başka araştırma sonuçları ise, günde en fazla 300 mg, yani altı fincan kahve içilmesine izin vermektedir. Görüldüğü gibi çeşitli araştırmalar yapılıyor ve farklı sonuçlar açıklanıyor.
2012 yılında İstanbul’da yapılan Avrupa Üreme Derneği Kongresi’nde de bu konu tartışılmış ve yine farklı görüşler ileri sürülmüştür. Ancak kesin bir sonuca ulaşılamamıştır. Aslına bakılırsa bu olayda tek suçlu kahvedeki kafein değil, kafeinin diğer faktörlerle bir araya gelerek yarattığı sonuçlardır. Diğer faktörler derken anne adayının genç veya yaşlı olması, sigara içip içmemesi veya alkol kullanıp kullanmaması gibi faktörler kastedilmektedir. Yoksa tek başına kafein sanıldığı kadar zararlı olmayacaktır.
Yine de araştırma sonuçları iyimser bir yaklaşımla ele alınırsa, anne adaylarının günde en fazla iki fincan kahve içmeleri yerinde olacaktır. Çünkü sağlıklı insanlarda da kahvenin fazla tüketilmesi, kalbin ritmini bozmakta, düzensiz kalp atışlarına ve kalp çarpıntılarına neden olmakta, vücutta su kaybına neden olmakta ve midenin fazladan asit salgılamasına neden olmakta bu şekilde ülseri tetiklemektedir.
Brezilya’da bir üniversitede yapılan araştırmalara göre de her gün düzenli olarak kahve içen erkeklerin spermleri, diğer erkeklere göre daha az sayıda ve hareketsiz olmaktadır.
Buraya kadar kahvenin ve kafeinin olumsuz yönlerini dile getirdik ancak kahvenin bazı yararları da yok değil. Örneğin kahve, yeşil ve siyah çay gibi bir takım antioksidanlar içermektedir. Bu antioksidanlar kansere neden olan kötü hücrelerin çoğalmasını engellemektedir. Diğer yandan kahve zihnin uyanık kalmasına ve konsantrasyona yardımcı olmaktadır. Bu arada kahvenin, Parkinson hastalığına yakalanma riskini de yüzde 40’lara varan oranda düşürdüğü tespit edilmiştir. Ancak menopoz sonrası östrojen tedavisi gören kadınlarda kahve tüketiminin Parkinson hastalığı riskini arttırdığı da başka bir gerçektir.
İnsan sağlığı açısından bu kadar olumsuz etkileri olan fazla kahve tüketiminin, tüp bebek tedavi sürecinde özellikle dikkate alınması ve tedavinin riske atılmaması gerekmektedir.
Last Updated on 5 Mayıs 2022 by Saglikloji
Tüp bebek düşünen çiftler için çok güzel bilgi verici bir içerik olmuş harika.. Ayrıca tüp bebek düşünüp bu sürece giren çiftlerinde bu dönem içerisindeki zorluklarını, maliyetlerini düşünce ve duygularını da yorum olarak paylaşanlar olursa çok güzel olur takipteyim…